Konut Haberleri
11 Haz 2014 10:48 Son Güncelleme: 10 Oca 2019 01:12

İstanbul'u bekleyen büyük tehlike! Gökdelenler bizi delirtiyor!

Her geçen gün sayıları artan yüksek binalar görkemleri ile göz doldururken, insanlar üzerinde de kompleks, eziklik ve kötü hallere başvurma gibi psikolojik etkiler yapıyor

İstanbul'u bekleyen büyük tehlike! Gökdelenler bizi delirtiyor!
Özellikle son yıllarda dünyanın belli başlı büyük kentlerinde “ benim binam yeryüzünün en yükseği olacak “ anlayışı ile gökdelenlerin yükseklikleri her geçen gün artmaya devam ediyor.

Yüksek yapıların hızlı çoğalması yeni şehircilik ilkeleri ve problemleri ile birlikte yeni bir yaşam tarzını da beraberinde getirdi.

Gökdelenler yükseklikleriyle birlikte konforları, dış görünüşleri, estetikleri, her türlü akıllı ev hizmetleri, görkemleri, ihtişamları ve kent silüetindeki konumları ile adeta birer güç simgesi olmaya başladılar.

Bir çok psikiatri uzmanı gökdelenleri “cesaret, maharet ve deha" olarak nitelendirirken, bazıları ise “insan hayatını tehdit eden binalar"a benzeterek sokaktaki adamın ticari amaçla sömürülmesi için yükselen ölüm tanrıları “ olduğunu iddia ediyor.

YÜKSEK BİNALAR YAŞAM KALİTEMİZİ DÜŞÜRÜYOR...
Yüksek yapıların içindeki yaşam diğer yapılara göre büyük değişiklikler ve özellikler gösteriyor. Gökdelenler bazı kesimlere olumlu yönleriyle daha iyi hizmet verirken, çok çeşitli olumsuz etkilerini de kişiler ve kent yaşamı üzerinde hissettirmektedir.

Uzman Psikolog Doçent Doktor Necla Öksüz, görkemli binaların insan üzerindeki etkilerinin çok yoğun olduğunu belirtti. Öksüz, gökdelenlerin yükseliğinden ziyade hizmet anlayışının insanı daha çok etkilediğini söyledi ve tespitlerini şöyle sıraladı:

Binaların içinde şelaleler, çiçekli patikalar, aynalı merdivenler, renk ve ışık cümbüşü içindeki mağaza vitrinleri, şık restoranlar, çevreyi süsleyen değerli heykeller, sanat eserleri, şık podyumlar, şaşalı girişler ve görkemli bina giydirmeleri mevcut... Bunların hepsi de yüksek yapıların yüksek gururunu, kendini beğenmiş mağrur ifadesini yansıtır.

Ancak bu ifadeler orada oturmayan ya da hiç oturamayacak olan insanlarda inanılmaz bir "ezilmişlik" hali yaratır. Kendisiyle hesaplaşmaya başlayan insan "Neden ben değil, niçin ben burada oturamıyorum" gibi düşüncelerden kendini ayıramaz. Bazı insanlar bu psikoloji paralelinde kötü eylemler dahi gösterebilir.

Bunun yanında çevre kalitesinden teknik ve sosyal alt yapıya kadar insanlar üzerindeki sosyo psikolojik ve fizyolojik pek çok olumsuzluklara da sebep olmaktadır.

Örneğin dar bir bölgede yüksek binaların yapılması yoğun enerji, su, ulaşım ,haberleşme, kanalizasyon, otopark gibi teknik ve birçok sosyal altyapı hizmetlerine olan ihtiyacı arttırarak kent içindeki dengelerin bozulmasına sebep oluyor.

Ayrıca yüksek binaların alçak binalarda oturan insanlar üzerinde olumsuz etki yaptığı, alçak bloklarda oturanların ruhsal baskılara uğradıkları ve kompleks içinde yaşadıkları ortaya çıkmıştır.

Birkaç tarafı yüksek binalarla çevrili koridoru andıran mekanlar insanlar üzerinde kapalı mekanda kalma korkusuna (klastrofobi) sebep olabilr."

Necla Öksüz, yüksek binaların kişiler üzerinde sadece bu kadar etkisi olmadığına inananlardan. "Yüksek binalar, kişiler üzerinde yıkılıyor etkisi verir. Bu da ruhsal baskılara yol açar" diyen Öksüz, bunun sonucunda da insan ilişkilerinde yüzeysellik, egoizm ve saldırganlığın gelişeceğini söyledi.

Yapılan bir araştırmaya göre de, gökdelenler bölgesinde gündüz çok yoğun bir trafik yaşanmasına karşın,geceler bu bölgeler ölü birer kent havasına bürünüyor. Bu sessizlik ve ıssızlık kanun dışı olaylar için uygun bir ortam oluşturuyor.

Araştırmada, devamlı yüksek yoğunlukta yaşayan insanlarda giderek asosyalleşme dayanışma duygusunun azalması ve çevreyle ilişkilerin giderek azalması gibi sosyo-psikolojik vaka olarak bakılan durumları da beraberinde getirir.

Tüm bunlara ilaveten yüksek binalar ;

Ağırlıklarıyla çevre etkilerini bozmakta,

Fırtına yatağı oluşturmakta,

Çevrelerinden güneş çalma

TV'lerde çift görüntüye sebep olmaktadır.

emlakeki.com/ÖZEL HABER/  MÜGE BEZİRCİ