Güncel
17 Mar 2020 10:23 Son Güncelleme: 17 Mar 2020 10:30

Huzurevine ömrünün üçte birlik kısmını sığdırdı

Ailesi ve akrabalarının neredeyse tamamını kaybeden, hayatı zorluklarla geçen 94 yaşındaki Fikriye Karaalp, 31 yıldan bu yana huzurevinde yaşıyor.

Huzurevine ömrünün üçte birlik kısmını sığdırdı

Ankara'da 1926'da dünyaya gelen Fikriye Karaalp'i bugüne kadar en çok yalnızlık üzdü. Henüz 11 yaşındayken babasını kaybeden ve ailesinin geçimini sağlayabilmek, erkek kardeşinin eğitimine destek olabilmek için çocuk yaşında piyango biletleri satmaya başlayan Karaalp, ardından bir devlet dairesinde işe başladı.

1980'de çalıştığı kurumdan emekli olan Karaalp, bu süreçlerde hasta olan annesine bakabilmek için evlenmemeyi tercih etti. Annesini de 1984'te kaybeden Karaalp, yaşadığı yalnızlık duygusuna daha fazla dayanamayarak 1989'da Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı Seyranbağları Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi'ne yerleşti.

Türkiye'nin en uzun süre huzurevinde kalan sakinlerinden biri olarak kayıtlara geçen Fikriye Karaalp, Yaşlılar Haftası kapsamında, soruları yanıtladı.

"Huzurevindeki yaşamım iyi geçiyor"

Bugüne kadar hep Seyranbağları Huzurevi'nde kaldığını anlatan Karaalp, "Huzurevindeki yaşamım iyi geçiyor. Arkadaşlarla öğleden sonra oturuyoruz, akşam olduktan sonra da herkes odasına çekiliyor. Böyle geçiyor günler." dedi.

Karaalp, "Benim bütün akrabalarım öldü. Sadece kardeşimle yeğenim var, İstanbul'da. Yazın onları görmeye gidiyorum. Annemin vefatının ardından evde yalnız kalamadım. O dönem çok anarşist olaylar vardı, korktum. Daha önce annemle birlikte huzurevine müracaat etmiştik. Burada dosyam vardı zaten, baktım ki evde yapamayacağım gelip tekrar müracaatta bulundum. Kedi geçse 'hah geldiler' diye korkuyordum. İyi ki gelmişim. Allah razı olsun devletten." ifadelerini kullandı.

"Evlenmeyi hiç düşünmedim, sevmeye vaktim yoktu ki..."

İlkokulu bitirdiği gibi çalışmaya başladığını gözyaşlarıyla anlatan Fikriye Karaalp, şöyle devam etti:

"Buraya herkesin akrabaları geldiğinde bana çok dokunuyor. Annem, kardeşim vardı ve onlara bakmak zorundaydım. Gençken 'Evlensem adam bana mı onlara mı bakacak. Kaşını gözünü eğse, bu bana çok dokunur' diye düşünürdüm. Böyle bir uhde vardı içimde. Allah da yazmamış. Çalışmaya başladım, hiç düşünmedim evlenmeyi. Sevmeye vaktim yoktu ki... Annem çok disiplinliydi bir de. İşten çıkıp koşarak eve giderdim. Hastalandığında evin işi bendeydi, öğlen de gidip yemeğini yapardım. Dışarıyla ilgim hiç olmadı, düşünemedim. Hayat şartları düşündürtmedi."

"Burayı eskiden daha çok ziyaret eden oluyordu"

Yaşamının çok düzenli olduğunu, annesinin çok disiplinli olmasından dolayı böyle alıştığını söyleyen Karaalp, "Çok şükür bu yaşta ayaktayım. Kafam yerinde. Gençlere hızlı hayatı bırakmalarını tavsiye ederim. Büyüklerin söylediği sözler gençken dokunuyor ama hepsinin bir manası var. Gençler, yapacakları işi, atacakları adımı çok iyi düşünmeli. Bir de istediğimiz, büyüklere saygı ve sevgi. Bu kadar." şeklinde konuştu.

Fikriye Karaalp, "Burayı eskiden daha çok ziyaret eden oluyordu. Şimdi azaldı biraz. Herkes kendi derdine, geçimine düştü. Benim için de artık gelmeleri, gelmemeleri çok fark etmiyor. Ben alışmışım yalnızlığa. Zaten insanlar yaşlandıkça sakin bir hayat istiyor." ifadelerini kullandı.

Huzurevinde arkadaşlarıyla bir arada olmaktan keyif aldığını dile getiren Karaalp, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Evde olsam çok daha yalnız olurdum. Arkadaşlarımla huzurevinde sohbet ediyoruz, çayımızı içiyoruz. Yazın bahçeye çıkıyoruz. Gezmeye de götürüyorlar. Çok yerleri gezdik. Allah razı olsun. İyi ki buraya gelmişim. Böyle huzurevlerinin daha çok açılması lazım."