Konut Haberleri
31 Ağu 2021 12:01 Son Güncelleme: 31 Ağu 2021 12:06

Ev almak isteyenleri uyardı: Konut balonu çok hızlı sönecek

Karar gazetesi yazarı İbrahim Kahveci, “Kimse yeni beton ihtiyacı peşinde koşmasın. bu konut balonu çok hızlı sönecektir.” ifadelerini kullandı.

Ev almak isteyenleri uyardı: Konut balonu çok hızlı sönecek

Karar gazetesi yazarı İbrahim Kahveci, "Konut krizi!" başlıklı bir yazı kaleme aldı.

 Kahveci yazısında, Son zamanlarda yaşanan konut krizini analiz etti. Ev almak isteyen yurttaşları uyaran Kahveci, hükümet tarafından konut sektörünün masaya yatırıldığını söyledi.

TÜİK’in konut satışlarıyla ilgili verilerini paylaşan Kahveci, “TÜİK verilerine göre 2013-2020 yıllarında toplam ilk konut satışı 4 milyon 593 bin 728 adet. Buna 2021 yılı Ocak-Temmuz satışı olan 200 bin 550 adetlik ilk konut satışını da ekleyebilirsiniz. Kısaca yıllık ilk konut satışımız 575 bin adete karşılık geliyor. Yine TÜİK verilerine göre bir hane sayısı 3,3 kişiden oluşuyor.” dedi. Kahveci devam “Kimse yeni beton ihtiyacı peşinde koşmasın. bu konut balonu çok hızlı sönecektir.” ifadelerini kullandı. 

Kahveci'nin yazısı şöyle:

"Kiralar uçmuş, ev yokmuş.

Neden acaba.

Tarihte görülmedik şekilde desteklenen beton aşkına rağmen bir de konut krizi mi yaşıyoruz? Yokluktan mı kriz yaşanıyor yoksa varlıktan mı?

TÜİK verilerine göre 2013-2020 yıllarında toplam ilk konut satışı 4 milyon 593 bin 728 adet. Buna 2021 yılı Ocak-Temmuz satışı olan 200 bin 550 adetlik ilk konut satışını da ekleyebilirsiniz.

Kısaca yıllık ilk konut satışımız 575 bin adete karşılık geliyor. Yine TÜİK verilerine göre bir hane sayısı 3,3 kişiden oluşuyor. Bu ne anlama geliyor?

2013-2020 arasında satılan ilk konut sayısı yaklaşık 15 milyon 160 bin kişilik bir nüfus artışının konut ihtiyacının giderildiğini gösteriyor.

Mesela sadece 2020 yılını alalım: 469 bin 740 ilk konut satışı yapılmış. Sadece bu konut satışı bile 2020 yılında 1,55 milyon kişinin konut ihtiyacı demek.

İyi ama nüfus ne kadar artmış?

İşte burası tam başka bir nokta. Mesela 2012-2020 arasında artan nüfus 7 milyon 987 bin kişi. Yani konut ihtiyacı artan nüfusun iki katı olmuş. 2020 yılında ise nüfus artışı sadece 460 bin kişi ama yeni konut satışı artan nüfusun 3 katı...

İyi ama kim alıyor bu konutları? 

Yani konut stokçuları kimler?

2012 yılında yüzde 20,9 olan kiracılık oranı nasıl oluyor da fazlasıyla konut satışına rağmen 2020 yılında yüzde 26,2’ye çıkıyor?

İhtiyacın iki katına yakın yeni konut satışı yapılıyor ama hala konut ihtiyacı nasıl oluşuyor? Ya da yeniş konut satışı artan nüfusun hane sayısına göre 2 kat fazla olmasına rağmen kiracılık oranı nasıl artıyor?

Bu konuyu defalarca yazdık ve işledik. Türkiye’de beton bir rant alanı haline döndü. Ama bütün dünyada zaten yaşanıyor. Türkiye’de de eskiden beri yaşanıyor.

Burada yan unsurlar daha var. Mesela yabancı konut satışı, mülteciler vs vs.

Lakin asıl mesele konutun ihtiyaç dışında yatırım amacına dönüşmesi. Kira artışı olmasa bile konutların değer artışı bu yatırımı cazip kılıyor.

Bakın bir ülkede reel yatırım cazibesini yitirmiş ise o ülkede rant öne çıkar. Türkiye zenginliği ne derece yüksek ki sanal kumarhanenin en büyük 3. ve/veya 4. müdavimi oldu.

Sanal para konusunda zenginliğine oranla Dünya’da kumar oynayan bizden başka ülke var mı?

O zaman konut piyasasında neden oynanmasın ki? Kumara başladınız mı bir kere artık sınırı olmaz.

Mesele bu sitemi görüp çözüm geliştirmek.

Örneğin siz hiç ihtiyaç dışı konut alanların pozisyonunu vergisel tedbirlerle önlemeye çalışan bir fikir hiç duydunuz mu?

İhtiyaç dışında konut alanlar aslında bir ihtiyaç sahibinin hakkını gasp ediyorlar. Neden ihtiyacın iki katı konut satılan Türkiye’de fiyatlar ve kiralar artabiliyor? Çünkü önlem yok ve kumar alanı yayılıyor.

Oysa mülkiyet güvencesinden başlayarak artan iş piyasasına bağlı yatırım ve üretim gelse ülkenin bu sermayesi rant piyasasına mı akardı?

Sorun ciddidir ama çözümü de çok basittir.

Kimse yeni beton ihtiyacı peşinde koşmasın.

Yarın seçimlerle yönetim değiştiğinde zaten bu konut balonu çok hızlı sönecektir. Çünkü mülteci ve göçmen politikası oluşacaktır. Şu anda politikasız bir göç trafiği ile sanal şişkinlik yaşıyoruz.

Hepsi bu..."