Güncel
30 Tem 2018 12:43 Son Güncelleme: 10 Oca 2019 05:54

Toprak kaymalarına çarpık yapılaşma yol açıyor!

Sütlüce’de 4 katlı bir bina ve Sancaktepe’de bir okulun çökmesi sonucunda “İstanbul’un zeminine ne oluyor?” sorusu gündeme geldi. Uzmanlara göre, olayların nedeni ihmal ve hata.

Toprak kaymalarına çarpık yapılaşma yol açıyor!
Sütlüce’de toprak kayması nedeniyle 4 katlı bir bina ve Sancaktepe’de bir okulun istinat duvarı çöktü. Ard arda yaşanan toprak kaymaları “İstanbul’un zeminine ne oluyor?” sorusunu gündeme taşıdı. Uzmanlara göre, olayların nedeni ihmal ve hata. İstanbul’un bir bölümünde ciddi heyelan tehlikesi bulunuyor.

İstanbul Jeoloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Seyfettin Atmaca, heyelan ve çökmelere proje hatalarının neden olduğunu dile getirdi.

ÇARPIK YAPILAŞMA ZEMİNİ BOZDU
Milliyet Gazetesi'nden Mert İnan'ın haberine göre Atmaca, “Şehrin zemini 1000 yıl önce nasılsa, şimdi de aynı. Yapay ve insan kaynaklı müdahaleler zemin yapısını bozmuş durumda. Birçok binanın altındaki ilk 4-5 metrelik zemin zayıf olsa da sorun çarpık yapılaşmadan kaynaklanıyor. Heyelanların neden yaz ayında olduğu merak ediliyor.  Kışın yağış ve su akışı doğal sürecinde işliyor. Kış aylarında çok fazla derin kazılar yapılmadığından, yeraltı suyu zeminle doğal kaynaşma içerisinde diyebiliriz. Ancak yazın kuru zemine aşırı su düşmesi  ani taşkınlara neden olabiliyor. Baskın yağmurlar zayıf zemini iyice yumuşatıyor. Hatalı proje ve istinat duvarları da çökmelere neden oluyor” açıklamasında bulundu.


KENTİN YÜZDE 15'İ RİSKLİ

Kent alanında yüzde 15'lik alanın risk taşıdığını söyleyen Atmaca, Atmaca, “Şehrin zemini 1000 yıl önce nasılsa, şimdi de aynı. Yapay ve insan kaynaklı müdahaleler zemin yapısını bozmuş durumda. Birçok binanın altındaki ilk 4-5 metrelik zemin zayıf olsa da sorun çarpık yapılaşmadan kaynaklanıyor. Heyelanların neden yaz ayında olduğu merak ediliyor.  Kışın yağış ve su akışı doğal sürecinde işliyor. Kış aylarında çok fazla derin kazılar yapılmadığından, yeraltı suyu zeminle doğal kaynaşma içerisinde diyebiliriz. Ancak yazın kuru zemine aşırı su düşmesi  ani taşkınlara neden olabiliyor. Baskın yağmurlar zayıf zemini iyice yumuşatıyor. Hatalı proje ve istinat duvarları da çökmelere neden oluyor” ifadelerini kullandı.

İŞTE RİSKLİ BÖLGELER

İstanbul’daki toprak ve zemin yapısının bölgesel olarak değiştiğini söyleyen İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi’nden Prof. Dr. Doğanay Tolunay, “Avcılar, Beylikdüzü, Esenyurt bölgesinin zemini kaya değil. Bu alandaki zemin tortul malzeme karışımı dediğimiz yapıda. Yeni inşaatlar için temel çukuru kazıp, istinat duvarları için yük hesabı yapılmadığı sürece Sütlüce’dekine benzer hadiseleri çokça görürüz. İnşaat için yamaç bölgelerin tıraşlanarak bina yapılması risk yaratıyor. 1 metreküp toprak normalde 1.5 tondur. Yoğun yağışla bu ağırlık 2.5 tona çıkar. Eğimli yerdeki toprak kütlesi suyla buluşup  akışkan hale geldiğinde heyelan riski ortaya çıkar. Yamacın alt tarafına doğru, heyelan topuğu dediğimiz tampon duvarı sağlam inşa etmeniz gerekir” dedi.



ZEMİNİN EN KÖTÜ OLDUĞU İL SİLİVRİ

İTÜ Jeofizik Mühendisliği Bölümü Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haluk Eyidoğan ise “En basit mühendislik uygulamaları bile birçok projede es geçiliyor. Yapılaşma için seçilen zeminlerde yapının büyüklüğü ve zemine oturacak kütlenin ağırlığı iyi hesaplanmalı. İnşaat projelerinde mutlaka jeoteknik, jeofizik ve inşaat mühendisleri birlikte çalışmalı. İstanbul’da heyelan riski nedeniyle yapılaşmanın yasaklanacağı arazi büyüklüğü yüzde 15’i geçmez. Bazı dere yataklarına, dolgu sahillere inşaat yapılarak faciaya davetiye çıkarılıyor. Sorunsuz zeminlerde bile gerekli etüdler yapılmıyor. Zemin yapısının en kötü olduğu Silivri’den  Küçükçekmece’ye kadar olan güzergâh binalarla dolu. Mesele doğal döngü veya heyelandan kaynaklı değil. Çamurun üzerine bina yapanları sorgulamak gerek. Çok iyi projelendirilmiş ve inşa edilmiş yer üstü ve yeraltı suyu drenaj sisteminin oluşturulması gerekiyor. Heyelanların sık görüldüğü veya görülme riskinin olduğu yerlerin topografik, jeolojik, hidrojeolojik, klimatik ve meteorolojik koşulları ile kütle hareketleri arasındaki ilişkilerin kapsamlı biçimde ortaya konması gerekir” açıklamasında bulundu.

KENTSEL DÖNÜŞÜM BAŞLAMALI

Boğaziçi Üniversitesi fizik bölümü öğretim üyesi, iklim uzmanı Prof. Dr. Levent Kurnaz da “İstanbul’da dik yamaçta bulunan yerleşim yerleri var. Kentsel dönüşüme yamaç tepelerindeki binalardan değil, alt kısımlardan başlamak gerekir. Ancak bu durum bizde tersine işliyor. Bina yapımında çok derin temeller kazılıyor ve bu durum çevredeki binaların temellerine zarar verebiliyor. İstanbul dere, tepe diye tanımladığımız bir şehir. Yamaçlı bölgelere bina yapılmaması gerekir. Yağan yağmur toprağı sıvılaştırıyor. İstinat duvarının altını kazar veya sağlam yapmazsanız Sütlüce’deki görüntüyü yaşamak zorunda kalırsınız” şeklinde konuştu.